kalp zarı sıvı birikmesi bitkisel tedavisi

1gr tuz 200 ml sıvı birikmesine sebep olur! Normalden fazla tüketilen tuz ödeme neden olabiliyor ve bir çok hastalıkların meydana gelmesine sebep olabiliyor. Fazladan alınan 1 gr tuz vücutta 200 ml sıvı birikmesine yol açar. Bu durum yüksek tansiyon, kalp ve böbrek rahatsızlıklarına yol açabiliyor. Özet. Tüm Temel Faydalar / Etkiler / Gerçekler ve Bilgi. Astragalus Membranaceus ( Geven ), geleneksel Çin tıbbında önemli bir bitkidir. Angelicae Sinensis ile eşleştirilmiş olan Astragalus Membranaceus ( Geven ) olan Dang-gui buxue tang dahil olmak üzere çok çeşitli bitkisel harmanlar ve ‘doğal’ ilaçlarda kullanılmıştır. Siroz, karaciğer de uzun vadeli hasarın neden olduğu kalıcı bir bozukluktur. Oluşan hasar, karaciğerde skar adı verilen ve fonksiyonu olmayan bir doku oluşumuyla sonuçlanır. Skar dokusu, kanın karaciğer içerisindeki akışını engeller; karaciğerin besinleri, ilaçları ve toksinleri işleme yeteneğini yavaşlatır. Plörezitedavisi, altta yatan nedene bağlı olarak farklılık gösterir. Hastalık odağı bakteriyel enfeksiyonlarsa antibiyotik tedavisi ve şikayetlerin azaltılmasına yönelik olarak antienflamatuar ilaçlar reçete edilir. Plöreziye neden olan tüberküloz ise uzun dönemli antibiyotik tedavisi uygulanır. Kalp yetmezliği Assit Yunanca kökenli bir kelime olup (ascites: içi su dolu kese), karın zarı (periton) boşluğunda sıvı toplanması olarak tanımlanır. Karaciğer hastalıkları, kanser, kalp ve böbrek yetersizliği gibi hastalıklarda assit gelişebilir. Karaciğer sirozu en sık nedendir. Assit, karaciğer sirozunun en sık görülen komplikasyonudur. nama nama bagian motor beat dan gambarnya. KALP ZARI HASTALIKLARI Perikart kalp zarı kalbi göğüs kafesi içinde sabit tutar, enfeksiyonlardan korur ve kalp zarı aralığında bulunan çok az miktardaki sıvı sayesinde kalbin hareketini kolaylaştırır. Kalp zarı hastalıkları, tek başına ya da tüm vücudu etkileyen hastalıklarla birlikte görülebilir. Akut yani ani gelişen veya kronik yani uzun süreli kalp zarı hastalığı, kalp zarının içindeki boşlukta aşırı sıvı toplanması, kalbin işlevini engelleyecek kalp sıkışması, kalp zarının sertleşmesi, nadir olarak da doğuştan kalp zarı bozukluğu ve kalp zarı kitleleri gibi çok geniş bir hastalık grubu ile karşımıza çıkabilir. AKUT PERİKARDİT Ani Gelişen Kalp Zarı Hastalığı Göğüs ağrısı ile acil servise başvuran hastaların %5'ini kalp zarı hastalığı olanlar oluşturur. Fakat birçok kalp zarı hastasının ayaktan tedavi edildiği, birçok hastanın da hastaneye başvurmadan atak geçirdiği bilinmektedir. Ani gelişen kalp zarı hastalığı 16-25 yaş erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülmekte olup, hastane içi ölüm oranı %1,1 olup, bu oran yaşla ve ek hastalıklarla birlikte artabilir. İlk akut kalp zarı atağından sonra hastaların %30'unda 18 ay içinde tekrar eden atak görülebilir. Kalp zarı hastalıkları, enfeksiyonlara ve enfeksiyon dışı sebeplere bağlı olarak gelişebilir. Gelişmiş ülkelerde virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar, daha sık görülen gelişmekte olan ülkelerde ve insan immün yetmezlik virüsu HIV yani AİDS enfeksiyonu geçirenlerde ise Mikobakterium tüberkülozis en sık neden olan mikroptur. Enfekiyon dışı sebeplerin başında ise otoimmün hastalıklar ve sıçrayan tümörler gelir. AKUT PERİKARDİT HASTALIĞIN TANISI NASIL KONULUR? Kalp zarı hastalığı tanısı için hastaların şikayetleri dinlenir, fizik muayene bulgularına bakılır, hastadan kalp elektrokardiyografisi EKG çekilir, hasta kanında iltihap belirteçleri bakılır, hastaya göğüs için bilgisayarlı tomografi BT ve manyetik rezonans MR gibi görüntüleme yöntemleri kullanılır. Hastalarda görülen en sık şikayet göğüs ağrısıdır. Bu şikayet çok ilginçtir çünkü hastanın göğüs ağrısının şiddeti oturur pozisyonda azalırken, yatar pozisyonda ve derin nefes almakla artış gösterir. Hastaların %33'ünden daha azında fizik muayenede kalp zarı sürtünme sesi duyulabilir. Hasta kanında iltihap belirteçlerinde artış gözlenir. Kalp zarı hastalığı bulunanlarda ayrıca altta yatan sebeple veya tüm vücudu etkileyen hastalıklarla ilişkili şikayet ve bulgular da görülebilir. Akut perikardit nedir? Perikard yani kalbin etrafındaki zarın iltihaplanması ve bu durumun en geç 3 ay içinde iz bırakmadan iyileşmesidir. Kronik perikardit nedir? Şikayetlerin 3 aydan fazla sürmesi ve arada bir tekrarlamasıdır. TEDAVİ Eğer perikardit yapan özel bir hastalık yoksa hastaların, hastaneye yatmaları gerekmez. Tedavisi düzenlenip, 1 hafta sonra tedaviye yanıtın değerlendirilmesi ile ayaktan takip edilebilir. Hastanın hastanede yatmasını gerektirecek nedenler - Yüksek ateş >38 °C, - >20 mm kalp zarı sıvı birikimi, - Şiddetli kalp sıkışması varlığı, - 7 gün içinde steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaç tedavisine yanıtsızlık. Ayrıca tüm kalp zarı hastalarına, şikayetler, EKG, ekokardiyografi EKO ve iltihap belirteçleri düzelene kadar, atletlerde ise bulgulardan bağımsız olarak en az 3 ay istirahat ve efor kısıtlaması önerilmiş, özel sebep tespit edilen hastalarda altta yatan nedene yönelik tedavi uygulanması tavsiye edilmiştir. Ani gelişen, viral yani virüslere bağlı kalp zarı hastalığının güncel tedavisinde steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaçlar ve aspirin ilk seçenek tedavi olarak önerilmiştir. Kolşisin birçok çalışmada başarılı olduğunun ve tekrarlamaları önlemedeki katkısının gösterilmesi nedeniyle yararlı bir ilaçtır. Kolşisin 3 ay boyunca yükleme yapılmaksızın 70 kg'dan az olan hastalarda günde 0,5 mg 70 kg'dan fazla olan hastalarda ise günde iki kez 0,5 mg olarak önerilmiştir. Kolşisinin azaltılarak kesilmesi zorunlu değildir, ancak hastalardakişikayetlerin tekrarı ve tekrarlamaların önlenmesi için azaltılarak kesilebilir. Daha önce bağ doku hastalıkları, otoreaktif ve böbrek yetmezliği gibi diğer sağlık sorunlarında üremik perikardit,steroid tedavisi önerilirken, yeni kılavuzda ciddi yan etki ve tekrarın artışına neden olabileceğinden ani gelişen kalp zarı hastalığının tedavisinde ilk seçenek olarak tavsiye edilmemiş, yalnızca steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaç ve kolşisine yanıt alınamayan dirençli vakalarda kullanabileceği ifade edilmiştir. Steroid tedavi düşük veya orta dozda prednizon 0,2-0,5 mg/kg/gün veya eşdeğeri tavsiye edilmiş, hastanın şikayeti ve bulgular düzeldikten sonra dozun azaltılarak kesilmesi önerilmiştir. Doz azaltımında tekrar meydana gelmesi riski açısından kritik eşik prednizon için günde 10-15 mg'dır ve bu eşik değerde doz çok az ve yavaş azaltılmalıdır 2-6 hafta aralıklarla 1-2,5 mg. İlaç seçimi yapılırken kontrendikasyonlar, önceki kullanımda ilacın etkinliği, yan etkiler ve eşlik eden diğer hastalıklar dikkate alınmalı, kan sulandırıcı tedavi gereken hastalarda aspirin diğer steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaçlar tercih edilmelidir. GEBELERDEKİ KALP ZARI İLTİHABININ TEDAVİSİ Gebelerde kalp zarı hastalığı tedavisinde gebelik yaşı dikkate alınmalıdır. 20. haftaya kadar aspirin, steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaçlar ve steroidler, 20. haftadan sonra ise steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaçlar duktus arteriozus damar ve fetal böbrek fonksiyonları üzerine olumsuz etkili olduklarından yalnızca düşük doz prednizon kullanılabilir. Kolşisin ise gebelikte ve emzirme döneminde KULLANILAMAZ. EMZİRME DÖNEMİNDE LOHUSALIK DÖNEMİNDE PERİKARDİT TEDAVİSİ Emzirme döneminde steroid içermeyen mikropsuz iltihabı baskılayan ilaçlar ve prednizon verilebilir. YAŞLILARDA PERİKARDİT TEDAVİSİ Yaşlı hastalarda böbrek fonksiyon bozukluğu ve çoklu ilaç kullanımına bağlı oluşabilecek ilaç etkileşimleri nedeni ile dikkatli olunmalı, ilaç-doz ayarlamaları yapılmalı, kolşisin dozu yarıya indirilmelidir. NÜKS PERİKARDİT TEKRARLAYAN KALP ZARI HASTALIĞI Akut perikardit atağından sonra 4-6 haftalık bir iyilik dönemi sonrası şikayet ve bulguların tekrarlamasıdır. Tedavide standart iltihap karşıtı tedaviye mutlaka kolşisin eklenmelidir. Bu tedaviye yanıt alınamayan hastalarda düşük veya orta doz steroid verilmesi düşünülebilir. Ancak steroidlerin hastanın şikayetlerinde iyileşme sağlarken hastalığı artırabileceği de unutulmamalıdır. Yani steroid kullanılırken çok dikkatli olunması gerekir. MİYOPERİKARDİT KALP ZARI İLE BERABER KALP KASININ DA İLTİHAPLANMASI Kalp zarının iltihaplanması sonrası kalp kasının etkilenme derecesine göre belirgin kalp kası tutulum varsa perimiyokardit, hafif kalp kası tutulum mevcut ise miyoperikardit denir. Kalp kası etkilenmesinin olduğu tüm hastalara tanı amaçlı hastaneye yatış gerekir. Hastaya koroner anjiografi, kalp kası tutulumunu doğrulamak için ise kardiyak MR yapılması gerekir. Miyokarditte yapılacak tıbbi tedavi perikardit tedavisi ile benzer olup, aspirin 1500-3000 mg/gün, ibuprofen 1200- 2400 mg/gün, indometazin 75-150 mg/gün önerilmiş, steroid tedavisi aspirin veya aspirin verilemeyen durumlarda ikinci seçenek olarak tavsiye edilmiştir. Kalp kası etkilenmesinin olduğu tüm hastalara ani kalp ölüm riskinden dolayı en az 6 ay fiziksel aktivite kısıtlaması tavsiye edilmiştir. PERİKARDİYAL EFÜZYON VE KARDİYAK TAMPONAT KALP ZARINDA SIVI BİRİKMESİ VE KALBİN İŞLEVİNİ BOZAN ŞİDDETLİ KALP SIKIŞMASI Kalp zarı hastalarında az miktarda veya kalp sıkışmasına neden olacak kadar fazla miktarlarda kalp zarında sıvı izlenebilir. Kalpte sıvı birikmesiyle ilişkili şikayetler, kalp zarının içinde biriken sıvının birikme hızıyla ilişkilidir. Egzersiz sırasında nefes darlığı, sırt üstü yatınca artan nefes darlığı, göğüs ağrısı ve yutma güçlüğü, hıçkırık, ses kısıklığı gibi komşu organlara bası bulguları görülebilir. Kalp zarında sıvı birikmesinden şüphelenilen hastaların akciğer grafisi, EKO ve iltihap belirteçleri ile, kalp zarında sıvı birikmesi tespit edilen hastaların ise daha önce belirtilen yüksek risk kriterlerine göre değerlendirilmesi önerilmiş, öncelikle altta yatan nedene yönelik tedavinin planlanması tavsiye edilmiştir. İltihap bulguları mevcut ise tedavi kalp zarı hastalığında olduğu gibidir. KONSTRÜKTİF PERİKARDİT Konstrüktif perikardit, kalp zarının uzun süre iltihabı etkisiyle artık kalınlaşması ve bir zırh gibi kalbi sarması ve sıkıştırması sonucu oluşan kalp yetmezliğidir. Konstrüktif kalp zarı hatalığı gelişme riskini artıran durumlar - Virüsler - Kanserler - Bakteriler - Üre birikimi - Verem KALP ZARI HASTALIKLARINDA İLERİ GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ İlk basamak görüntüleme yöntemi EKO olup, etkin, güvenilir ve ucuz bir yöntemdir. Perikardiyosentez yani kalp zarı içinden ultrason eşliğinde iğne ile sıvı boşaltma işlemi, ile hastanın kalp zarı içindeki sıvı alınır ve incelenir. Böylece kalp zarında sıvı toplanmasına neyin neden olduğu bulunabilir. İkinci basamak görüntülemeler de ise, bilgisayarlı kalp tomografisi, kalbin EMARı, kalp anjio ve kateterizasyonu yapılabilir. Akut kalp dış zarı iltihabı, kalbi saran ve çok mce iki katmandan oluşan kalp dış zarının akut iltihabıdır. İki katman arasında bir boşluk vardır. Buna kalp dış zan boşluğu denir. Birbirine yapışık gibi duran katmanlan, yüzeylerini nemli tutan çok az miktardaki bir sıvı ayırır. Bu sıvının varlığı kalbin kasılma ve gevşeme hareketleri sırasında katman-lann birbirleri üzerinde kolayca kaya-bilmelerini sağlar. Akut kalp dış zarı iltihabında, iki katman arasında belirgin miktarda sıvı birikmesi kalbin çalışmasını önemli ölçüde engeller. Bunun sonucunda eksüdalı kalp dış zan iltihabı tablosu gelişir. Bazı olgularda, kalp dış zan iltihabı katmanlar arasında sıvı artışı oluşmadan ortaya çıkar. Buna kuru kalp dış zan iltihabı denir. Nedenleri Kalp dış zan iltihabı değişik hastalıkların gidişi sırasında ortaya çıkabilir. Ama en çok römatizmal ateş ve ikincil olarak verem sırasında görülür. Akut eklem romatizmasında kalpteki bozukluk genellikle kalp dış zanyla sınırlı kalmaz; bütün kalbe yayılır. Beklenmedik bir biçimde başlar, birlikte akut eklem romatizmasının başka belirtilen ve yaygın eklem ağnlan görülür. Vereme bağlı kalp dış zan iltihabı ise genellikle akciğer zan iltihabıyla birlikte görülür. Verem mikrobu Koch basili doğrudan kalbe yerleşmez, ama her zaman bir enfeksiyon odağından kana karışıp kalp yoluyla vücuda yayılır. Söz konusu olgularda hastalık sinsice başlar ve yavaş ilerler. Bu durumda kalp yeni koşullara uyum sağlayabilir. Böylece aniden gelişen olgularda hastanın ölümüne neden olabilecek akut kalp yetmezliği tablosu ortaya çıkmaz Kalp dış zan iltihabı virüs ya da bakteri kökenli başka enfeksiyon hastalıklarının bir komplikasyonu olarak da gelişebilir. Bunlar arasında, akciğer iltihabı, bronş-akciğer iltihabı, loğusalık humması, yılancık, osteomiyelit kemik iltihabı, beyin zan iltihabı, bruselloz sayılabilir. Zehirleyici ve tahriş edici etkenler de enfeksiyon etkenleri gibi kalp dış zan iltihabına yol açabilir; enfeksiyon kökenli olmadıkları için aseptik kalp dış zan iltihabı adı verilen bu hastalıkların başlıcalan şunlardır • Üremik kalp dış zan iltihabı. Kandaki azot düzeyini belirgin biçimde yükselten böbrek hastalıklan sırasında ortaya çıkar kronik böbrek iltihabı, nefroskle-roz[böbrek dokusunun sertleşmesi], po-Hkistik böbrek. • Epistenokardiyak kalp dış zan iltihabı. Kalp dış zarına en yakın kalp kası katmanına yerleşen kalp enfarktüsü olgularında görülür. • Lenfosarkom ya da lenfogranülom gibi mediyastin göğsün merkezinde iki akciğer arasındaki boşluk tümörlerinin yayılmasına bağlı kalp dış zan iltihabıdır. • Işın kalp dış zan iltihabı. Göğüs boşlu-ğundaki organlarda görülen hastalıklann tiroit bezinin aşın çalışması, lenfogranülom, meme ya da yemek borusu tü-moru vb ışınla tedavisi sırasında gelişir. Virüse bağlı olduğu sanılan ama kökeni hâlâ tam olarak bilinemeyen iyi huylu akut kalp dış zan iltihabı ise daha çok gençlerde, özellikle erkeklerde görülür. Genellikle bir solunum yolu enfeksiyonu farenjit [yutak iltihabı], tra-keit [soluk borusu iltihabı] vb sonrasında ortaya çıkar. KURU KALP DIŞ ZARI İLTİHABI Kalp dış zan katmanlan arasında sıvı oluşmadan gelişen iltihaba “kuru kalp dış zan iltihabı” adı verilir. Belirtileri Kuru kalp dış zan iltihabı ani ve şiddetli bir yüksek ateş, genel kırıklık, kalp bölgesinde güçlü bir ağn ve solunum güçlüğü dispne ile ya da yavaş gelişen hafif belirtilerle ortaya çıkar; bazı olgularda fark edilmediği de olur. Başlıca üç belirti gözlenir • Ağn. Şiddeti ve tipi değişkendir; hafif ya da akciğer zan iltihabı plörezi ve anjina pektoristeki gibi batıcı ve şiddetli olabilir. • Ateş. Süreklidir, yalnız üremik kalp dış zan iltihabında görülmez, şiddeti değişirse de genellikle yüksektir 39°Cden fazla. • Kalp dış zarında sürtünme sesi. Bazen kalbin üzerine el konarak yapılan 3e bile fark edilir; kalp dış zarının ilti-haplanmasıyla kaygan yüzeyini yitirerek pürtüklü bir yapı edinen katmanlar arasındaki sürtünme sonucunda ortaya çıkar. Daha seyrek belirtiler ise, yüzeyel solunum biçiminde ortaya çıkan nefes darlığı, sıkıntı ve basmç duygusudur; genellikle göğüs kafesinin ağrıya karşı içgüdüsel olarak hareketsizleşmesine bağlıdır. Daha seyrek olarak kalp kası ya da diyaframın birlikte bozulması ya da solunum hareketlerini denetleyen vagus sinirinin zedelenmesi sonucunda gelişebilir; ayrıca hırıltılı öksürük, hıçkırık, kusma; yutma güçlüğü de görülebilir. EKSÜDALI KALP * DIŞ ZARI İLTİHABI Eksüdalı kalp dış zarı iltihabı, kalp dış zarı iltihaplarının en önemlisidir. Belirtilerin hepsi iltihaplı katmanlar arasındaki küçük damarlardan kan plazmasına benzer bir sıvının eksüda sızarak kalp dı§ zan boşluğunda birikmesi sonucunda ortaya çıkar. Kalp Üzerindeki Etkileri İlk olarak kalp fizyolojisinin bir Özelliğinden söz etmek gerekir. Kalbin hacmi kasılma evresinde küçülür, gevşeme ve yeniden dolma evresinde ise büyür. Kalbin işlevini düzenli yapabilmesi için zorunlu olan bu hacim değişiklikleri kalp dış zarının esnekliği sayesinde gerçekleşir. Kalp dış zarı katmanları arasında sıvı birikmesi durumunda bütün bu süreç etkilenir. Gerilen katmanların esnekliği önemli ölçüde azalır. Böylece kalp esneyemez ve katı duvarlarla çevrilir. Kalbin gevşeme evresinde genişlemesi engellenir ve karıncıkların kulakçıklardan gelen kanla dolması sınırlanır. Kalp bu koşullarda hacmi değişmek-sizin kasılıp gevşer. Bu durumun en önemli sonucu her gevşemede kalbe giren kanın azalması, doğal olarak her kasılmada da kalpten çıkan kan miktarının aynı oranda azalmasıdır. Öte yandan vücut dokuları sınırlı miktarda kan gelmesine uyum sağlayamaz. Dokulara daha çcfe. kaça giteMai için Vslp utun “razı mUa. İşte kalp dış zan iltihabının belirtisi olan kalp atım hızı artışı taşikardi böyle oluşur. Kasılma sırasında vücuda pompalanan kan miktarının azalmasıyla birlikte büyük tansiyonun da düştüğü görülür. Hastalığın kalp-dolaşım sistemindeki bir başka sonucu da toplardamarlar basıncının normalin çok altında olmasıdır; kalbin itici gücü karim atardamarlar boyunca ilerlemesi ve kılcal damar engelini aşması sırasında tükenir. Kılcal damar düzeyinde kan ile dokular arasında değişim gerçekleşir, burada damar boşluğu çok küçük, dolayısıyla direnç çok yüksektir. Kanın toplardamarlarda ilerlemesi için gerekli olan itici güç de çok sınırlıdır. Kan kalbe yaklaştıkça itici güç daha da azalarak, toplardamar sisteminin kalbe varış noktası olan sağ kulakçıkta basınç sıfıra yakın bir düzeye ve nefes alma sırasında sıfırın altına düşer. Bu olay çok önemlidir; çünkü kulakçık basıncının sıfırın altına düşmesi, toplardamarda bir çeşit girdap oluşturarak kanın kalbe girişini hızlandırır. Kulakçıklardaki kan basıncı kalp dış zarına kan dolması sırasında değişir. Bu değişim kas kitlesi az olan kulakçık duvarlarını dışardan baskıya uğratır. Böylece kulakçık basıncı artar. Kan kulakçığa dolabilmek için bu engeli aşmak zorcıııûaûır ve itme gücünü artırması gerekir. Bu gücün toplardamar sistemi dışından sağlanması olanaksızdır, damar sistemi içinde itici güç yaratmak için çevrel toplardamarların yeterince gelişmiş olan kas katmam kasılarak duvar gerginliğini artırır ve kanı daha büyük bir güçle kalbe doğru iter. Böylece toplardamar basıncı yükselir, ama kanın dolaşım hızı, toplardamar sistemi kulakçığın yüksek basıncını aşmcaya değin değişmez. Kanın dolaşım hızının azalması, çevrel toplardamarlarda belirgin bir kan göllenmesine yol açar; bunun sonucunda bacaklarda ödem şişlik, karın boşluğunda sıvı birikimi assit ve kalp yetmezliği tablosu ortaya çıkar Bu acil tablonun en çok etkilediği organ karaciğerdir. Karaciğerdeki kan dolaşımı, çeşitli özellikleriyle öbür or-ganlannkinden farklıdır. En önemlisi vücudun öbür bütün organlarına atardamar kanı girip toplardamar kam çıkarken, karaciğere karaciğer atardamarı ile gelen atardamar kanından daha çok kapı toplardamarı ile toplardamar kanı gelir. Karaciğerden çıkan kanın ilerlemesinde, olağan koşullarda toplardamar kanının ilerlemesini sağlayan kalbin itici gücünün önemi çok azdır, oysa daha önce sözü edilen kalbin girdap etkisi bu açıdan ^belirleyici önem taşır. Kalp dış zan iltihabı hastalarında, sağ kulakçıkta oluşan yüksek basınç nedeniyle bu etkinin azalmış olması karaciğerde kan gÖUenmesi-ne yol açar. Eksüdalı kalp dış zan iltihabının en Önemli belirtilerinden biri olan büyümüş, ağnlı, kanla dolu ve göllenen kanın birikmesiyle gerilmiş bir karaciğer bu süreç sonucunda ortaya çıkar. Belirtileri Akut kalp dış zan iltihabının kuru evresinin ardından hızla eksüdalı evre gelir. Bu aşamada kalp dış zarının iki yaprak-Çiğı arasında sıvı birikir, bu sıvının hacmi birkaç santimetre küpten iki litreye kadar değişebilir. Sıvı birikimi hızlı geliştiğinde, hastalık belirtileri gürültülü bir biçimde ortaya çıkar; sıvı miktarı çok fazla olmasa da hasta çok acı çeker Yüzü acı çeken, morarmış ya da soluk bir görünüm alır; soğuk soğuk terler, gözleri dışarı fırlamıştır, belirgin ve sıkıntılı nefes darlığı dispne ortaya çıkar. Hasta bu nedenle her zaman öne eğilerek oturur, nabız hafiflemiştir, bazen duyulamaz; kalp bölgelinde şiddetli ağrılar vardır, bayılma eğilimi görülür. İltihap etkenine verem, romatizma vb bağlı olarak ateşin şiddeti ve süresi değişir. Kalbin boşalmasının engellenmesi sonucunda biriken kan nedeniyle boyun toplardamarlarında hastalığa özgü bir dolgunluk görülür. Yavaş gelişen sıvı birikimi olgularında, kalp dış zarının yapısı iltihaplanmalar sonucunda yavaş yavaş değişir; sıvı basıncının aylara yayılabilen bir süre boyunca giderek artması zarın yapısını aşamalı olarak değiştirir. Kalp dış zarının aşamalı olarak genişlemesi nedeniyle, akut ve gürültülü belirtilere neden olmadan büyük oranlarda iki litreye kadar sıvı birikebilir. Hastalığın başlangıcında ağrı ve nefes darlığı gibi belirtiler çok hafiftir; dikkat çekmeye başladıklarında kalp dış zarında biriken sıvı zaten büyük oranlara ulaşmıştır İncelemeler Kalp dış zan iltihabı tanısı göğüs filmi ve ekokardiyografi ile konur. Göğüs filmi ancak belli miktarda sıvı biriktikten sonra hastalığın belirlenmesine yardımcı olur; kuru kalp dış zarı iltihabı olgularında bu yöntemle sonuç alınamaz. Ekokardiyografi ise en kesin ve güvenilir yöntemdir; az miktarda bile olsa, kalp dış zan sıvısının miktarının ve kalp hareketleri üzerindeki olası etkisinin değerlendirilmesini sağlar. Kalp dış zan iltihabı tanısında çok yararlı olmayan kan tahlillerinin hastalık etkeninin ortaya konması açısından vazgeçilmez bir önemi vardır. Elektrokardiyografi, ekokardiyografi ile konan kalp dış zan iltihabı tanısını doğrular ve kalp kasındaki olası değişikliklerin de-netlenebilmesini sağlar. Tanı Akut olgularda bile kalp dış zarı iltihabının klinik tablosu hastahğa özgü değildir ve kalp enfarktüsü, akciğer zan iltihabı ya da bronş-akciğer iltihabı ile kolayca kanştınlabilir. Göğüs filmi ve özellikle ekokardiyografi kesin tam konmasını sağlar. Kalp dış zan iltihabı bir başka hastalık sürecinde ortaya çıkmazsa hastalık etkenini belirlemek çok daha zordur. Beklenen Gidişi Prognoz Akut evre geçtikten sonra en büyük tehlike, iki kalp dış zan katmanının birbirine yapışması ve tek bir katman halinde kaynaşması concretio cordis ya da komşu dokularla aynşmaz bir kitle oluşturmasıdır accretio cordis. Bu olgularda kalp hareketleri çok sınırlanır ve ancak bir cerrahi girişim kalbi bu sınırlanmadan kurtararak hastayı rahatiatabilir. Tedavi Kalp dış zan iltihabı romatizma ve verem gibi başka hastalıklar sonucunda geliştiğinden, tedavi özellikle birincil hastalığa yönelik olmalıdır. Yatak isti-rahati zorunludur, ağnlar genel ağn kesiciler ile hafifletilir. Bazı eksüdalı kalp dış zan iltihabı olgularında iğneyle kalp dış zan boşluğuna girip biriken sıvıyı almak gerekebilir. KRONİK KALP DIŞ ZARI İLTİHABI Kronik kalp dış zan iltihabı, kalp hareketlerinde ağır bozukluklara yol açan sert bağdokusu yapısında bir kabuğun oluşmasına bağlı bir hastalıktır. Seyrek olarak eksüdalı kalp dış zan iltihabı sonucunda da oluşur. Genellikle verem ya da bir romatizmal hastalık sonucu gelişir. Kalbin çevresinde bağdokusundan bir kabuğun oluşması kanncıklann daha az dolmasına neden olur, kalp atım hızı azalır, aynca toplardamar kanının kalbe dönüşü de engellenir. Bu değişiklikler sonucunda klinik olarak büyük ve küçük tansiyon değerleri arasındaki fark azahr ve kalp atım hızı artar. Kronik kalp dış zan iltihabı sonucunda kanın kalbe dönmesinin engellenmesi nedeniyle boyun toplardamar-lan şişer, karaciğer büyür, ayrıca morarma ile birlikte nefes darlığı gelişir. Bu olgularda yalnızca cerrahi tedavi uygulanır. Asit karında sıvı birikmesi sözcüğü latince içi su dolu kese anlamına gelir ve tıpta karın boşluğunda sıvı birikmesine verilen addır. Karaciğer hastalıkları, kanser, kalp ve böbrek yetersizliği gibi hastalıklarda asit gelişebilir. İçindekiler1 Asit Neden Oluşur2 Kaç Çeşit Asit Vardır? Asitin Belirtileri Nelerdir? Asit Nasıl Teşhis Edilir? Asit Nasıl Tedavi Edilir? 8 Comments Bir Cevap Yazın Yorumu Sil Asit Neden Oluşur Asitin en sık görülen nedeni karaciğer sirozudur. Asitli hastaların yaklaşık %80 inde neden karaciğer sirozudur. Mide, barsaklar, pankreas ve dalaktan karaciğere kan getiren toplar damarlarda vena porta siroza bağlı basınç artışı portal hipertansiyon ve sirotik karaciğer tarafından yeterince yapılamayan albüminin serum seviyesinin düşmesi onkotik basıncı azaltarak damar içindeki suyun karın boşluğuna kaçmasına yol açar. Ayrıca siroz nedeniyle karın içi lenf damarlarındaki basınç artışı da karaciğer yüzeyinden ve karın boşluğundaki lenf damarlarından karın boşluğuna lenf sıvısının sızmasına neden olur. Asit oluşumuna yol açan diğer bir neden de siroz sonrasında ortaya çıkan vücuttaki tuz ve su birikimidir. Siroz nedeniyle vücutta dolaşan etkin kan hacminin azalması ve böbreklere daha az miktarda kan gitmesi bazı nörohormonal mekanizmaların harekete geçmesine ve bunun sonucunda da böbreklerin su ve tuz tutmasına ve vücutta ve karın boşluğunda sıvı asicites toplanmasına yol açar. Karaciğerde siroz olmadan da karaciğere giren ve karaciğerden çıkan toplar damarların vena porta ve hepatik ven tıkanması sonucunda asit gelişebilir. Karaciğerden çıkan toplar damarın tıkanması Budd-Chiari sendromu olarak böbrek hastalıklarında hem böbreklerden protein kaybı albumin hem de su ve tuz tutulmasına bağlı olarak asit kalp yetersizliği ve kalp zarı kalınlaşması konstriktif perikardit olan hastalarda da bacaklarda ödem ve karın boşluğunda sıvı birikimi akut ve kronik hastalıklarında, tiroid hormonu eksikliğinde hipotiroidi, karın boşluğu enfeksiyonlarında periton tüberkülozu vb. ve karın boşluğuna yayılım gösteren kanserlerde asit gelişebilir. Mide, kalın barsak ve kadınlarda over yumurtalık kanserlerinin ileri dönemlerinde, ileri evre lenfomalarda lenf bezi kaynaklı tümörler asit gelişimi sık olarak görülen bir durumdur. Kansere bağlı asitler tüm asitlerin yaklaşık %10 undan sorumludur. Kaç Çeşit Asit Vardır? Klasik olarak 2 çeşit asit bulunur; transüda ve eksüda. Bu sınıflama kabaca asitin içeriğinde bulunan protein ve hücre miktarına göre yapılır. Daha nadir görünen bir üçüncü asit çeşidi içindeki yağ miktarının fazla olması nedeniyle beyaz renkte ve süt görünümünde olan şilöz’ asittir. Transüda ve eksüda ayrımının yapılmasında en sık kullanılan yöntem serum ve asit albümin farkının hesaplanmasıdır. Bu fark serum-asit albumin gradienti SAAG olarak adlandırılır. SAAG >1,1 olduğunda transüda, 1,1 den küçük olduğunda ise eksüda olarak kabul edilir. Örneğin hastanın serum albumin seviyesi 3,5g/dl, asit albumin seviyesi 1,5g/dl ise SAAG 2g/dl dir. Bu durumda SAAG >1,1 olduğundan asit transüda’ dır. Şilöz asitlerde asit içindeki yağ miktarı artarken pankreas hastalıklarına bağlı asitte asit içinde amilaz gibi pankreas enzimleri yüksek değerlerdedir. Transüda cinsi asit karaciğer sirozu, siroz dışı portal hipertansiyon Budd-Chiari sendromu vb., kalp yetersizliği ve böbrek yetersizliği gibi durumlarda görülürken eksüda cinsi asit transüda cinsi asitin enfekte olması halinde, karın içi enfeksiyonlarında tüberküloz gibi, pankreatitte ve tümörlerde görülür. Asit sıvısındaki hücre sayısının >400/mm3 veya polimorf nükleer lökosit sayısının >200/mm3 olması asitte enfeksiyon geliştiğini gösterir. Bu durumda asitten alınan örnekte bakteri üreyebilir. Asitin Belirtileri Nelerdir? Karın içinde 400-500ml den az asit oluşumu hasta tarafından fark edilmeyebilir. Zayıf insanlarda asit daha kolay fark edilir. Daha fazla miktarda sıvı toplanması halinde karında şişkinlik hissi ortaya çıkar. Asit miktarı arttıkça karın dışarıdan görünür şekilde şişmeye başlar. Karın boşluğunda aşırı miktarda asit biriktiğinde hasta nefes almakta güçlük çekebilir. Bazen karın boşluğundaki sıvı diaframdaki doğal açıklıklardan geçerek göğüs boşluğunda da sıvı birikmesine yol açabilir. Bazı hastalarda asitin oluşmasına neden olan hastalığa ait diğer belirtiler daha ön planda olabilir. Asit Nasıl Teşhis Edilir? Karın boşluğunda biriken asit 500ml den fazla olduğunda beden muayenesi sırasında doktor tarafından teşhis edilebilir. Muayene ile anlaşılamayacak miktardaki asitin varlığı ultrasonografi ile anlaşılabilir. Ultrasonografide tecrübeli ellerde 50ml kadar az miktardaki asit bile saptanabilir. Bir hastada asit olduğu anlaşıldığında altta yatan nedenin anlaşılması gerekir. Bu amaçla başka biyokimyasal testlerin, endoskopik incelemelerin ve ileri görüntüleme yöntemlerinin kullanılması ve asit sıvısından örnek alınması gerekebilir. Asit saptanan bir hastada altta yatan sebebin kronik karaciğer, kalp ve böbrek hastalığı olduğu bilindiğinde, bazı özel durumlar dışında, asit sıvısından örnek alınması genellikle gerekmez. Bazı hallerde altta yatan nedenin anlaşılması güç olabilir. Bu durumda asit sıvısından örnek alınarak incelenir. İnce bir iğneyle asit sıvısından örnek alınması işlemi diagnostik parasentez’ olarak adalandırılır teşhis amacıyla karından bir miktar sıvı alınması işlemi. Bu işlem genellikle ağrısızdır. Asit sıvısının analiz edilmesi için 20-30cc kadar asit alınması yeterlidir. Alınan sıvı hücre sayımı, biyokimyasal ve mikrobiyolojik testler ve sitopatolojik incelemeler için laboratuvara gönderilir. Patolojik inceleme için daha fazla miktarda sıvı alınması gerekebilir. Biokimyasal incelemede asit sıvısında hücre sayımı, glukoz, albumin, sodyum, LDH laktik dehidrogenaz ve amilaz, ölçümü yapılır. Sitopatolojik inceleme özellikle tümöre bağlı asitlerin araştırılmasında önemlidir. Asit Nasıl Tedavi Edilir? Asit tedavisi altta yatan hastalığa göre farklılık gösterir. Karaciğer sirozu, kalp yetersizliği ve böbrek yetersizliği gibi durumlarda diyetteki tuzun ve sıvı alımının kıstılanması ve gerektiğinde idrar söktürücü ilaçların kullanılmasıyla düzelme sağlanabilir. Tuz kısıtlaması günlük tuz alımının 2g a indirilmesiyle yapılır. Normal miktardaki bir günlük diyette yemeğin tamamen tuzsuz yapılarak normal ekmeğin yenmesiyle günde 4g kadar tuz alınır. Ekmeğin de tuzsuz olması halinde bu miktar yaklaşık 2g a iner. Bu nedenle asit tedavisinde uygulanacak diyette hem yemeğin hem de ekmeğin tuzsuz olması gerekir. Hastanın tuzsuz diyete uyup uymadığı idrarda atılan sodyum miktarı ölçülerek anlaşılabilir. Bazı durumlarda bir miktar daha fazla tuz alımına müsaade edilebilir ancak buna hastayı izleyen doktoru karar verecektir. Tuz kısıtlanması ve yatak istirahati ile yeterli tedavi sağlanamayan hastalarda tedaviye idrar söktürücü ilaçlar eklenir Diüretikler. Bu amaçla en sık kullanılan iki ilaç sprinolakton’ ve furosemid’ dir. Gerektiğinde bu iki ilaç birlikte kullanılabilir. Günlük doz furosemidde 40-160mg, spironlaktonda 100-400 mg dır. Kalp ve böbrek yetersizliği olan hastalarda ilave ilaçların kullanılması ve hemodiyaliz gerekebilir. Hangi tür ilacın hangi dozda kullanılacağına laboratuar sonuçlarınızı ve klinik bulgularınızı değerlendiren doktorunuz karar verecektir. İdrar söktürücü ilaçlar hastanın gece boyunca sık sık uykudan uyanmasını önlemek amacıyla sabah saatlerinde verilmelidir. İlaçların yüksek dozda kullanılması vücutta sıvı ve elektolit dengesini bozarak sodyum, potasyum, üre ve kreatinin seviyelerinde bazen hayati tehlike yaratabilecek değişikliklerin oluşmasına neden olabilir. Karaciğer sirozu olan hastalarda beyin fonksiyonlarında bozulma görülebilir Hepatik ensefalopati. Bu nedenle diüretik tedavisi altındaki hastaların belirli aralıklarla değerlendirilmesi ve meydana gelebilecek bu tür istenmeyen değişikliklerin izlenmesi gerekir. Asit sıvısında enfeksiyon saptandığında hasta uygun antibiyotiklerle tedavi edilir. Bu durum karaciğer sirozuna eşlik eden asitli hastalarda seyrek olmayarak görülen bir durumdur ve spontan bakteriyel peritonit’ olarak adlandırlır. Asitte enfeksiyon varlığı diüretik tedavisine yanıtı azaltır ve tedavi edilmediğinde böbrek yetersizliği, hepatik ensefalopati ve septik şoka yol açabilir. Enfeksiyon ve kansere bağlı asit diüretik tedavisine genellikle iyi yanıt vermez. Diyet ve diüretik tedavisine yanıt alınıp alınmadığı vücut ağrılığı ölçülerek anlaşılabilir. Etkili bir diüretik tedavisinde asitli hastaların günde en az 0,5kg vermesi gerekir. Asitle birlikte bacaklarında ödemi olan hastalarda bu kayıp günde 1kg olmalıdır. Tedaviye dirençli asitlerde tedavi değişikliğinden önce hastanın tedaviye uyumu tuzsuz diyet ve ilaç kullanımı ve asitte enfeksiyon olup olmadığı kontrol edilmelidir. Etkin ilaç tedavisine rağmen bir hafta içinde 1kg ve üzerinde bir ağırlık kaybı sağlanamaması durumunda tedaviye dirençli asit’ ten söz edilir. Bu durum karaciğer sirozu olan hastaların yaklaşık olarak %15 inde görülür ve yaşam süresini kısaltan önemli bir bulgudur. Bu durumdaki vakalarda parasentezle bir seferinde 5-10L kadar asit boşaltılarak hasta rahatlatılır [Tedavi edici terapötik parasentez, geniş hacimli parasentez]. Özellikle kansere bağlı asitlerde bu yöntem diüretik tedavisinden daha etkilidir ve bazen haftada bir yapılması gerekebilir. Sirozlu hastalarda geniş hacimli parasentez kan basıncı düşüklüğü, aşırı halsizlik, böbrek yetersizliği ve elektrolit bozukluğuna yol açabileceğinden deneyimli kliniklerde ve doktor gözetiminde yapılması gerekir. Karaciğer sirozlu hastalarda tedaviye dirençli asitte uygulanabilecek diğer tedavi yöntemleri TIPS Transjugular intrahepatic portosystemic shunt ve karaciğer transplantasyonudur. TIPS de yapılan işlem, boyundaki toplar damarlardan girilerek karaciğer toplar damarına ulaşılıp karaciğer içinden geçirilen bir stentin karaciğer toplar damarıyla portal ven arasına yerleştirilmesidir bkz. Asit neden oluşur?. Bu sayede portal basınç düşürülerek asitin hızla gerilemesi sağlanır. Stentin tıkanması ve hepatik ensefalopati beyin fonksiyonlarında bozulma en sık görülen yan etkilerdir. TIPS bu işte tecrübeli radyologlar veya gastroenterologlar tarafından hastane ortamında ve steril şartlarda transplantasyonu tedaviye dirençli asiti olan karaciğer sirozlu hastalarda başvurulabilecek son yöntemdir transplantasyonu. Tıbbi tedaviye yanıt alınamayan kalp yetersizliğine bağlı asiti olan hastalarda uygun vakalarda kalp transplantasyonu bir çözüm prognoz altta yatan nedene göre değişiklik gösterir. Karaciğer sirozlu hastada asit gelişmesi hastalığın ilerlediğini ve sirozun dekompanse hale geldiğini gösterir bkz. karaciğer sirozu. Bu hastaların %50’si 3 yıl içinde, %75’ i de 5 yıl içinde kaybedilir. Kalp hastalığı varlığında asit gelişmesi halinde de prognoz kötü olup uygun tedavi uygulanan hastalarda ortalama yaşam süresi 2-4 yıl arasında değişir. Kanser ve diğer tümörlere bağlı asitte prognoz kötüdür ve bu hastalar genellikle aylar içinde kaybedilir. Prof. Dr. Çetin Karaca Gastroenteroloji Hepatoloji Uzmanı 8 Comments Hüseyin Bilal says Temmuz 28, 2021 at 645 pm Sayın hocam annem 6 yıl önce kolon kanserinden ameliyat oldu 30. 40 cm baırsağından alındı 6 ay öncesine kadar kemoterapi ışın akıllı haplar kullandı şu anki durumu karın boşluğu karaciğer v akciğerede sıçramış durum karnında sıvı birikimi oluyor v bu sıvı aldırımı haftada 2 kereye çıkmış durumda aynı zamanda ayaklarda da şişlikler var n yapmamız gerekmektedir sayın hocam yol gösterirseniz sevinirim. Saygılar ali yelegin says Ekim 25, 2021 at 1145 am Merhaba, doktor bey ile görüşme organize edebiliriz. Görüşme sırasında merak ettiğiniz tüm detayları kendisine sorabilirsiniz. Randevu için +90 543 254 11 44 nolu telden iletişime geçebilirsiniz. İyi günler dileriz. Tahir says Ocak 14, 2022 at 853 pm Merhabalar hocam benim babam ve onun babasının sürekli göbeği düşerdi aynı şey bendede var göbeğim parmağımı koyduğumda yerinde atmıyor ve sürekli karnımda su toplanıyor evde yapılabilecek bir öneriniz var mı malum şuan hastaneler sıkıntılı durumda gitmeye çekiniyoruz. Kader kaya says Ekim 27, 2021 at 1026 pm Merhaba, benim uzun zamandan beri karnimda sişlik, kramp, agri oluyo 2011 yilinda basladi ve suan daha kötü bir haldeyim, sürekli kilo aliyorum,9 aylik doğuma giden kadindan farksizim, bir cok doktora gittim, kontroller yapildi, endoskopiler yapildi, bilgisayarli tomogrifi yapildi hic birsey bulamadilar, artik sirt agrimdan, halsizlikden, nefes alamamakdan, yasam kalitem iyice düsdü bana önerebileceginiz bir tedavi varmi? FURKAN ALP says Kasım 13, 2021 at 1035 pm Bi çözüm buldunuz mu? Mehmet Toraman says Kasım 5, 2021 at 854 pm Merhabalar hocam annem over ca hastası son evrede geç farkettik karında ve akciğerlerde çok hızlı sıvı birikiyir birer gün ara ile karından 2,5 ciğer lerden 2 lt sıvı alındı ve bir doktorumuzdan şöyle bir öneri geldi ve bu öneri bizi çok mutlu etti ciğerlere kimyasal sıvı salgilayacagini bu sayede bir daha sıvi birikmeyecegini ve ayni şekilde karın bolgesine kalıcı katater takılması sayesinde hastanın yaşam kalitesini artacağını söyledi siz ne düşünüyorsunuz karındaki sürekli salgılanan sıvının dışarı atılması hakkında teşekkürler ✋ ali yelegin says Kasım 10, 2021 at 1156 am Merhaba, doktor bey ile görüşme organize edebiliriz. Görüşme sırasında merak ettiğiniz tüm detayları kendisine sorabilirsiniz. Randevu için +90 543 254 11 44 nolu telden iletişime geçebilirsiniz. İyi günler dileriz. Onur says Şubat 12, 2022 at 459 am nerde oturuyorsun ve çetin hocada başarili hoca benim annemdede vardi bu rahatsizlik Bir Cevap Yazın ÖKSÜRÜĞE KARŞI SİRKELİ DOĞAL KÜR TARİFİ Boğazınızda gıcıklanma ve vücudunuzda bir kırgınlık hissi var ise bir fincan soğuk suya malzemeleri koyup karıştırın. Karışımı içtikten bir saat sonra, şikayetlerinizin geçeceğine şahit olacaksınızYİNE DE ŞUNU GÖZDEN KAÇIRMAYIN Sırta bıçak saplanır gibi ağrı yapan öksürük ve göğüs ağrısı ciddi akciğer hastalığına da işaret ediyor olabilir...Akciğer zarında sıvı birikmesi durumunda öksürük ve göğüs ağrısı gibi şikayetler ön planda çıkıyor. Orta veya yüksek şiddetteki ağrılar nedeniyle solunum güçleşiyor, nefes darlığı yüzünden kişi, sırt üstü yatamıyor. Plörazi'de ateş, titreme, terleme, üşüme, yorgunluk ve iştah kaybı da görülebiliyor. Hastalığın seyri ilerledikçe; var olan kuru öksürük, yerini çok daha şiddetli ve vücudu sarsacak öksürüğe bırakabiliyor. Her öksürükte, kişi sırtına bıçak saplanıyor gibi hissediyor. Bazı durumlarda bu ağrı, omuz ve karın bölgesine kadar duyulabiliyor. Peki akciğerde sıvı birikmesi plörazi durumunda ne yapmak gerekiyor? Sık görülen grip türlerinde kalp tutulumu az gözlenirken, Coxsackie gibi daha nadir görülen virüs tipleri ise kalbe yerleşebiliyor. Grip virüsünün tipine göre kalp tutulumu değişkenlik gösteriyor. Kalpte tutulan temel bölge kalp zarı olurken, daha az sıklıkta kalp kasları da grip virüsünden etkileniyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut kalp gribinin en sık 20-50 yaş arasındaki erkeklerde ortaya çıktığını belirterek sözlerine şöyle devam ediyor "Bunun nedeni, kalp damar hastalıklarının erkeklerde daha sık gelişmesi ve erkek kalbinin bu hastalıklara karşı daha duyarlı olması. Ayrıca erkeklerin daha çok iş hayatı içinde yer almaları, daha çok seyahat etmeleri ve kalabalık ortamlarda daha sık bulunmaları da kalp gribine yakalanmada diğer risk faktörlerini oluşturuyor. Kalp gribi özellikle gençlerde görülen kalp yetersizliğinin önemli sebeplerinden biri olduğu için tekrarlayan ataklar bu tabloyu kötüleştiriyor. Vücut direnci düşük, romatizmal ya da kanser hastalığı gelişen kişilerde de grip virüsünün kalbi etkileme riski yükseliyor" GRİP SONRASINDA GELİŞEN BU BELİRTİLERE DİKKAT Kalp gribinde boğaz ağrısı, halsizlik ve kırıklık gibi genel grip belirtileri zamanla yerini batıcı özelliğe sahip göğüs ağrısı, çarpıntı ile nefes darlığına bırakıyor. Kalp gribine bağlı göğüs ağrılarında ağrının şiddeti genellikle soluk alma ve sırt üstü yatmada artış gösteriyor. Kalbe bağlı bu belirtiler sıklıkla boğaz şikayetlerinden sonraki 10 gün içerisinde ortaya çıkıyor. Boğaz şikayetleri hafif atlatılsa bile kalp tutulumu gelişebiliyor. Grip genellikle kalp zarına yerleşiyor ve zardan sıvı üretimini arttırarak kalp çevresinde sıvı birikmesine yol açıyor. Kalp kasına yayılan grip durumlarında şiddetli nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü ve akciğerde sıvı toplanması gibi sorunlar gelişiyor. Daha nadir durumlarda kalp kası da olaya katılıyor ve kalp yetersizliği oluşabiliyor. Erişkinlerde gözlenen kalp büyümesi ve kalp yetersizliğinin sebeplerinden biri de tekrarlayan ve kalbi tutan grip hastalığı oluyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut kalbi tutan gripte belirtiler normal grip hastalığı gibi genel yakınmalarla seyrettiği için şüpheci yaklaşımla tanının daha rahat konulabildiğini belirtiyor. Kalp muayenesi EKG elektrokardiyografi, Eko ekokardiyografi, kan ve akciğer tetkikleri ile kesin teşhis sağlanabiliyor. "KALP GRİBİ" TEKRARLAR MI? Doç. Dr. Ahmet Karabulut kalp gribinin tekrarlayabileceğine işaret ediyor. Grip sonrasında kalp tutulumu gelişen kişilerin bu duruma tekrar yakalanma riskleri daha yüksek oluyor. Öyle ki bu kişilerin yaklaşık yüzde 15-30'unda hastalık yeniden ortaya çıkıyor. Doç. Dr. Ahmet Karabulut tekrarlayan kalp gribi ataklarının kalp zarında kalınlaşma ve kalp kasında incelmeye yol açıp zamanla kalp yetersizliği gelişimine zemin hazırlayabildiği uyarısında bulanarak şu bilgileri veriyor "Grip aşısının kalp gribini önlemedeki rolü henüz belli değil. Kalbi tutan nadir virüs çeşitlerinin çoğu standart grip aşılarında mevcut olmuyor. Bu nadir virüsler için aşı geliştirme çalışmaları günümüzde devam ediyor. Bu nedenle kalp gribi ataklarının önüne geçmek için gribe yakalanmayı önleyici tedbirlerin alınması çok önemli. Gripli hastalarla doğrudan temastan kaçınılması, tokalaşma, sarılma ve öpüşme gibi grip virüsünün geçişini kolaylaştıracak davranışların yapılmaması, ayrıca çok kalabalık yerlerde maske kullanımı gibi önlemler gribe yakalanma riskini azaltıyor. Ek olarak vücut direncini arttıran, vücudun vitamin ihtiyacını karşılayan sağlıklı beslenme tarzı da gribe karşı direnç sağlıyor" DESTEK TEDAVİ ÇOK ÖNEMLİ "Çoğu grip vakasında olduğu gibi kalp gribinde de destekleyici tedavi şart" diyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut "Özellikle kalp zarından sıvı salınımı mevcutsa iltihap baskılayıcı ilaç tedavisi uygulanıyor. İnfluenza gibi bazı virüs tiplerinde spesifik ilaç tedavisi mevcut. Kalp kasına yayılım varsa ritim düzenleyici ve kan sulandırıcı ilaçlar verilebiliyor. Kalp yetersizliği gelişen nadir durumlarda hastalar yoğun bakımda tedavi ediliyor. Ancak temel tedavi yine de istirahat ve vücudun direncini arttıracak olan besinleri düzenli tüketmek oluyor" Grip virüsü inatçı ateşle karşımızda Grip savar "kelle paça"

kalp zarı sıvı birikmesi bitkisel tedavisi